GEZİ ANILARIMIZ

MARMARİS'İN SUALTI GÜZELLİKLERİ

Geçen hafta bir iş icabı Marmaris'e gitmek zorunda kaldım. Daha önceleri de birkaç kez Marmaris'e gitmiş ve buraların sualtı güzelliklerini keşfetmek zevkine varmıştım. Ama Marmaris'in sualtını umduğum kadar güzel bulmamıştım. Bir Orfoz görmek için dalış limitlerini zorlamamız gerekiyordu. Zannedersem bu sefer de böyle olacak diye düşünmüştüm. Ama yanılmışım.

Benim şansımdan mı nedir biz ne zaman Marmaris'e gitsek mutlaka yağmur yağar. Maalesef bu sefer de öyle oldu bendeniz Temmuz ayında Marmaris'e yağmur yağdırdım arkadaşlar (Benim orda olmadığım zamanlarda Marmaris'e tatile gitmeniz benden size tavsiye olunur). Octopus Dalış okulu sahibi Erkul hoca tarafından Muğla sınırlarına girmemem konusunda uyarı aldım. Bilginize...

Hafta içi Marmaris'teki işlerimi bitirdikten sonra hafta sonu geldi çattı. Hafta sonları Marmaris'te yapılacak aktive gerçekten çok; bunlardan birisi de dalış yapmak. Ben de öyle yaptım ve dalışa çıktım. Teknede yaklaşık 20 kişiyiz ve bunlardan yalnızca 5 kişisi lisanslı dalıcı geri kalan diğerleri dalıcı olmayan fakat ilk defa deneyecek olacak kişiler ve çoğunluğu Hollandalı turist grubu. İlk dalış mevkimiz Acemiler Koyu dediğimiz bir yer. Acemiler Koyu deyip geçmeyin irili ufaklı üç tane mağara var hatta bir tanesinin içine girilip hava da alınabiliyor ve 2-3 metrede yüzlerce sarpa ve karagözün gezindiği bir yer (Bence acemiler Koyu yerine Akvaryum Koyu demeleri gerekir. Gerçekten Türkiye sularında bu kadar balığı başka hiçbir yerde görmeniz mümkün değil). Biz profosyenel dalıcılar benim liderliğimde Acemiler Koyu'nun yaklaşık yüz metre gerisinde biryerden suya girdik. Dalış planımız en fazla yirmibeş-otuz metre civarlarında dalış yapmak ve Acemiler Koyu'nda bizi bekleyen tekneye ulaşmak ve burda bizi bekleyen balıklarla oynarak dalışı bitirmek. Buraya daha önce de dalış yaptığım için nerde ne var biliyordum. Gerçekten tahmin ettiğim gibi dalışın ilk dakikalarında birkaç ufak karagözün dışında burada hiç bir şey göremedik. Bir de gruptan iki kişinin hava problemi çıkınca dalışı yüzeyden bitirmek zorunda kaldık. Tabi ki bu durum diğer üç kişinin canını sıkmış olacak ki benim suratıma ekşi ekşi bakmaya başladıklarını farkettim, hadi arkadaşlar dalışa kaldığımız yerden davam ediyoruz dedim ve aşağıda bizi bekleyen sarpa ve karagözlerle oynamaya başladık. Biraz olsun diğer dalıcıların neşesi yerine gelmişti. Biraz daha neşelerini artırmak için onları mağaralara götüreyim diye düşündüm. Birinci mağarayı gezmiş diğerine giderken herhalde Kızıldeniz'den beri ilk defa bu kadar muhteşem bir şey göreceğimi tahmin etmemiştim. Tam arkdaşlara nasılsın diye soruyordum ki bütün dalıcıların hayretle benim arkama şaşkın gözlerle baktıklarını fark ettim nereye bakıyorlar diye düşünürken arkamda ciddi bir şekilde bir karaltının yanımdan geçmekte olduğunu fark ettim ve aniden arkama döndüğüm de o muhteşem şeyi gördüm bunlar 100-150 civarında Akya sürüsüydü o kadar heybetli duruyorlardı ki bizden hiç çekinmedikleri besbelli idi. Bize aldırmadan yavaş yavaş yüzme hareketlerine devam ettiler sanki siz kimsiniz der gibi etrafımızda tur atmaya başladılar. Yıllardır Türkiye sularında bu kadar güzel doğa harikası şeyler görmemiştim. Tekneye çıktığımda diğer dalıcılar ağız birliği etmiş gibi gördükleri muhteşem görüntüyü diğer arkadaşlarıyla paylaşıyorlardı.

Öğle yemeğimizi bu koyda yedikten sonra ikinci dalışlar için karşı koya geçtik burasıda Cennet Adası 32 dediğimiz yer. Bu koyun da en önemli konukları mürenleri. İkinci dalışa geçmeden önce tekne personelinden aldığım brifingte mürenlerin artık dört tane olduklarından ve onları besleyebildiklerinden bahsetmişlerdi fakat hayvanların kuzu kuzu elimize-kolumuza dolanacaklarından hiç bahsetmemişlerdi. Bir de buranın en güzel dalış yerlerinden birisi olan ve herkesin bilmediği orfozların bol olduğu ikiz tepeler de bu koyda, yaklaşık 25-30 metre derinlikte, en üst kısımları 12-13 metre civarında ve alt kısımlarında orfozların yuva yapabileceği özelliğe sahip kovuklarıyla ünlü, Marmaris'e gelip de hiç orfoz görmediyseniz buraya dalmanız yeterli mutlaka bir iki orfoz görmeniz muhtemel.

Biz de ikinci dalışımızı bu plana uygun şekilde tasarladık ve ilk önce ikiz tepelere giderek orda bulunan orfozları ziyarete ettik. Gerçekten de beklediğimiz gibi orfozlar karşımızdaydı fakat biraz ürkmüş ve biraz da korkmuş birşekilde bizden hızla uzaklaştılar. Zıpkıncı arkadaşlar burayı da keşfetmiş galiba diye düşünmekten kendimi alamadım biraz sinirli ve birazda kızgın bir şekilde... Ama irili ufaklı üç tana orfoz görme şansını yakaladık tabiki; tepelerin üzerindeki karagöz sürüsünün muhteşemliğinin de hakkını vermek lazım diye düşünüyorum. Dalışın ilerleyen dakikalarında iri bir ahtapot ve iri bir böcek görmemiz de herhalde bizim için kısa günün karı oldu diye düşündüm. Dalışın sonlarına doğru yaklaşırken nihayet mürenlerin olduğu yere gelmiştik. Mürenler herkesin zannettiği gibi fazla derinde değil yalnızca 3 metre derinlikte burası dalıcılar tarafından ziyaret edilebildiği gibi şnorkelle de buraya dalış yapmak mümkün. Gerçekten mürenler o kadar evcilleşmişler ki elinizden balık yemeye hiç mi hiç hayır demiyorlar; bununla da yetinmeyip biraz daha ileri gidip sizin elinize kolunuza dolanıyorlar. Orfozla müren yan yana yaşamaz diye düşünüyorsanız pek yanılırsınız. Burda iki tane de yavru orfoz var hepsi aynı taş aralarında gül gibi geçinip gidiyorlar arkadaşlar.

Dalışların bitimiyle birlikte akşam üzeri limana avdet ettik. Akşam için nasıl bir plan yapalım diye düşünürken, akşam yat limanında birşeyler atıştıralım diye düşündük. Erkul hocayla, Marmaris'te asla fiyat sormadan bir restauranta oturmayın. Yoksa bizim yan masada olduğu gibi üç kişi bir şarap şişe, bir kebap tepsisi, üç kadeh rakı, salata ve bir şişe gazoza 185 milyon verir çıkarsınız benden size söylemesi.

Pazar günün ilk ışıklarıyla birlikte tekne ikinci günün dalış hazırlıklarını yapmıştı bile bizim de tekneye gelmemizle birlikte tekne dalışa çıkmaya hazır hale gelmişti. İlk günden daha az bir kalabalık vardı. İlk dalış mevkimiz çinili cave yada delikli mağara dedikleri Cennet Adası'nın arka taraflarında bir dalış noktası bu mağaranın en büyük özelliği dışarı çıkış bacasının olması, yaklaşık 10 metre uzunluğunda bir bacası var ve bir dalıcı rahatlıkla bu bacadan dışarı çıkabiliyor. Biz de dalış planımızı bu mağaraya gidebilecek gibi yaptık. İlk başta 20-25 metreler civarında dalışımızı gerçekleştirip daha sonrasında delikli mağaraya girip bacadan teker teker çıkıp hep birlikte geri dönüşe geçecektik. Dalışa başlamamızla birlikte bu dalışın gerçekten çok zevkli geçeceği belli oldu ve karagöz sürüleri bize eşlik etmeye başlamışlardı bile biraz daha ilerlediğimizde iki tane iri kıyım lahosun kendi halinde birbirleriyle şakalaştıklarını gördük ve bizi hiç umarsamadılar bile. Ta ki benim biraz daha yaklaşma hevesim başlayıncaya kadar. Beni fark eden lahoslar bizden hızla uzaklaşıp derine doğru kaçtılar. Lahosların kaçtığına üzülürken diğer tarafta başka bir arkadaşım bir orfoz bulmuş onunla oynamaya başlamıştı bile. Biz de kendimizi tutamayıp onunla birlikte orfozla oynamaya başlamıştık. Orfozla oynaya oynaya delikli mağaranın yanına geldik; burda sevgili orfozumuza veda edip mağaraya doğru birer birer girmeye başladık her mağaranın içinde olduğu gibi burda da paletlerimize dikkat etmek gerekiyordu yoksa yerde vuracağımız her palet darbesi mağaranın içinin görünmez hale gelmesine neden olabilirdi. Biz de bunun bilincinde paletlerimize dikkat ederek mağaranın içini gezmeye başladık. Mağaranın içindeki ufak kırmızı balıklar gerçekten bu yerde çok güzel bir ambüyans oluşturmuş mağaranın gezimi hitamıyla birlikte birer birer bacadan dışarı doğru çıktık. Bacanın üst kısmı yaklaşık 4 metre derinlikte, bacadan çıkmaya doyamayan arkadaşlar bir tur attıktan sonra tekneye doğru geri dönüşe başladık. Geri dönüşümüzde bizim orfoz bizi yine yalnız bırakmadı taki görevini karagöz sürüsüne devir edene kadar, bu dalışın bittiğine hiç kimse inanamadı desem yeridir.

Öğlen yemeği molasının ardından ikinci dalış mevki olan Fosforlu Mağara veya Dilek Mağarası dediğimiz dalış mevkine hareket ettik. Buranın da en büyük özelliği geceleri fosfor sayesinde parıl parıl parladığı söylenen ve teknelerin su üstünüde kalan kısmının içine rahatlıkla girebildiği ve turistlerin dilek dileyerek para attıkları bir yer olması; bu sefer suya en son biz girmeye karar verdik. Bize dalış sırası geldiğinde yavaş yavaş suda süzülmeye başlamıştık bile dalış başladığından 5 dakıika geçmemişti k;i yanımızdan iki akya hızla uzaklaşıp gitti. Tam biz bunu nasıl kaçırdık diye üzülürken, iki gün boyunca gördüğümüz en büyük orfoz karşımıza çıkmış ağır hareketlerle kendi halinde dolanıp duruyordu. Sanki bütün dalıcılar bir amfi tiyotrada bir resital seyreder gibi oturmuş bu muhteşem balığın hareketlerini seyretmeye başlamıştık bile, ufak bir orfoz ve iki lahos ta oyuna dahil olunca gerçekten bize ummadığımız göz ziyafeti yaşattılar. Öyle ki Fosforlu mağarayı çoktan merak etmez olmuştuk. Fosforlu mağaraya doğru hareket ettiğimizde arkamızda bıraktığımız o muhteşem görüntüyü düşünüyorduk herhalde. Fosforlu mağaraya geldğimizde herkeste bir para toplama yarışı başlamıştı bile suyun altı paradan geçilmiyor, herkesin amma çok dileği varmış diye düşündüm, yalnız bizim dileğimiz oldu zannadersem aşağıdaki bütün dilekleri toplayıp akşam bir güzel karnımızı doyurduk. Anladınız mı niye en son dalışa girdiğimizi şimdi?